Aktüel

Mış Gibi Hayatlar

Umay Hatun
Temmuz 29, 2020

Şizofreni: İnsanı insanlar arası ilişkilerden kopararak kedine özgü içe kapanım oluşturan, düşünce, duygu ve algı bozuklukları ile seyreden, gerçeği değerlendirme yetisini bozan yıkıcı bir hastalıktır. Bu en anlaşılır haliyle şizofreni tanımı. Olmamış şeyleri ve kişileri varmış gibi düşünme ve yaşama. O kadar kötü bir hastalık ki, zamanında “18 Yaşında Uyudun 29 Yaşında Uyandın Oğlum” diye bir kitap okumuştum. Şizofreni hastası oğlu ile yaşadığı acı dolu yılları anlatan bir annenin kitabıydı. Bu kitap beni öyle çok etkilemişti ve insanlara bakış açımı değiştirmişti ki. Allah Allah diyorsunuz şimdi ne diyecek acaba bu kadın? Bize ne senin okuduğun kitaptan?

Sosyal medyanın hayatımızdan aldıkları
Gördüklerimiz insanlardan uzaklaşarak insanlara yakınlaşma çabası değil mi?

   Ben artık sosyal medyadaki herkesin biraz şizofren olduğuna inanmaya başladım(kendimi tenzih etmiyorum.). “İnsanlardan uzaklaşarak insanlara yakınlaşma” ama kim olarak? Mükemmel sevgili, harika anne, güçlü baba, zengin aile, ihtişamlı  ya da aşırı doğal ev sahibi, aşırı sağlıklı beslenme ve spor uzmanı, sunum delisi yeni gelin ya da kendini hep yeni gelin hisseden, sabah akşam cilt bakımı yapıp dünyanın en iyi makyajını da yapan… Artık her kimseniz, size sesleniyorum: Yaa bi durun, bi salın, bi gevşeyin! Darlandım da!

   Herkes ama herkes mükemmel ilişki yaşıyor. Karısı dünyanın en maharetlisi, güzeli, akıllısı; kocası en düşüncelisi, yardım severi, sürpriz severi… Hadi yaa cidden mi? Bilmem kime gösteriş yapacağım, mutluluğumu herkese ispatlayacağım ‘aşkım, birtanem, ponçiğim, ciciloşkom’. Hoop… Bir de bakıyoruz hesap kapanmış, birkaç ay sonra yeni hesaplar tabi. Ana! Ayrılmışlar ya ciciloşkolar.

    Sunum delisi kadınlar ile araba ve marka saat gösteren erkekler kıyasıya yarışıyorlar. Ne sanıyorsunuz böyle paylaşımlar yapınca? Bizlerden şöyle bir ses mi çıkıyor; ” Vaaauuuuv! Keşke benim olsaaaaa.”  Yok öyle demiyoruz. Ben şahsen şöyle diyorum, “Yazık, kendini ancak bu şekilde ispatlayabilecek kadar boş bir hayatı var.”

    Sosyal medyada sürekli canlı yayın açan bir tayfa var. Takipçi sayılarına bakıyorum; 243 takipçi, 1425 takip edilen. Whatsapp grubu kadar insana neyin canlı yayını bu? Sizin evde corona aşısı bulunmadıysa benim ilgimi çeken bir durum yok ki.  Eee yeri gelmişken kendini fenomen sananlara birkaç kelam etmek istiyorum. Bu konulardan o kadar bıktım ki konuşmazsam çatlayacağım çünkü. Türkiye’de 55 milyon instagram kullanıcısı varmış. Hepiniz fenomen olamazsınız, inanın yer yok. Tamam sen yine fenomen ol ama “evinin fenomeni, arkadaş çevrenin fenomeni, whatsapp gruplanının fenomeni ol. En fenomen torun sen ol.” bizi bir bırak ya. Evinin yanındaki züccaciye dükkanına gidip canlı yayında yeni evine neler seçtiğini gösteren 400 takipçili hesap gördü bu gözler. Canımız genç hanımlarımız evlenene kadar züccaciye, çeyiz ve organizasyon, dekorasyon konularında; evlendikten sonra o hiç girmedikleri mutfak ve hiç yapmadıkları temizlik konusunda, nihayetinde hamilelikten itibaren de annelik konusunda uzman oluyorlar ve biz uzman olmayanlara yol göstermek için yanıp tutuşuyorlar. Bir de dillere pelesenk olmuş birkaç cümleleri var; ” Ben çok okudum. Bu konuda ne kadar hassasım bilirsiniz. Doktor bir arkadaşım önerdi…” Sağ olsunlar biz okuma yazma bilmeyen, araştırma yapmayan ya da uzmanlarla asla konuşamayan tebaayı aydınlatıyorlar.

Bir de gereksiz duyarcı ama tutarsız bir kitle var. Diyelim ki tüm ülkeyi ilgilendiren kötü bir durum var. Ses yok, tepki yok. Bunu anlıyor ve şöyle düşünüyorum mesela üzüldü ve üzüntüsünü burada reklam etmek zorunda değil. Sonra bir bakıyorum en abidik gubidik olayın çığırtkanı olmuş. Bitti mi benim bütün iyi niyet! Adam düğünde eğleniyor, coşuyor, halaylar, harmandalıları bütün hikayeler böyle. Aradan bir tane Türk Bayrağı “Başımız Sağ olsun!” sonraki hikayede erik dalı var. Ya saçmalamayın, bazı şeyleri akıl süzgecinizden geçirin. O hikayeyi atmadığında ya da geç attığında vatan haini olmuyorsun ama şimdi kel başa şimşir tarak oldun sen.

Herkesin yüzü harika, vücudu kusursuz, kıyafetler jilet. Bir çirkin biz miyiz ya? Sosyal medya için yaşayan insanlar var. Onun için alışveriş yapıyor, onun için sürekli makyajlı geziyor, onun için vücut şekillendiriyor. Bu afyon bizi ele geçirmiş durumda. Bizi elimizdeki telefonlar yönetiyor. Telefonun şarjı bitince hayat ışığı sönüyor insanların. Maslow’un ihtiyaçlar hiyararşisi piramidinin en alt basamağını wifi ve şarj almış durumda.

  Herkesin kendine seçtiği maskeyi takıp, kendiymiş gibi gösterdiği hallerden çok sıkıldım. Gerçekte olmayan, kendi içimizde taşımadığımız değerleri varmış gibi gösterme ve hatta ona inanmak bence şizofrenik bir durum. Bu konuyla ilgili eminim sizlerin de çok derdi var. Gördüğünüz şeyleri benimle/bizimle paylaşmanız ve bu yanlış gidişe bir dur demeniz hepimizi mutlu eder. Ben kendimce takibi bırakıyorum “Mış gibi” bir hayat görünce. Sizler neler yapıyorsunuz peki? Bir başka yazıda görüşmek üzere. Hoşça kalın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.