Okul öncesi çocuklar için eğitici hikayeler serimizin bu bölümünde çok çalışarak istediğimiz her şeyi başarabileceğimiz ve hayallerimize ulaşabileceğimizi anlatan bir hikaye ile karşınızdayız. Hikayeyi dilerseniz metin üzerinden okuyabilir ya da bizim seslendirmemiz ve çizimler eşliğinde çocuğunuzla beraber izleyebilirsiniz. Hatta çocuklarımız resimler üzerinden kendi hikayelerini ve kendi sonlarını yazabilirler. Sözü uzatmadan sizi “Şipşak Yavuz” adlı hikaye ile baş başa bırakıyoruz.
Fotoğraf çekinmeyi sever misiniz? Peki ya çekmeyi? Fotoğraf çekmeyi çok seven fakat çekinmekten hoşlanmayan bir çocuk vardı. Adı da Yavuz. Film izlerken herkes kişilere, kıyafetlere, hikayeye dikkat ederdi. Yavuz ise renklerin uyumuna, ışığa… Hani şu elleri kare yapıp ortasından baktığımız hareket var ya, her şeye önce öyle bakardı. Mahallelerindeki fotoğrafçı Köksal Amca en yakın arkadaşı aynı zamanda öğretmeniydi onun. Boş zamanlarını hep onun yanında geçirirdi. Köksal Amca da bu kadar zeki ve ilgili bir çocuğu geri çeviremezdi elbet. Bütün bildiklerini ona gösteriyor, anlatıyordu. En önemlisi de Yavuz’a uygulama fırsatı sunuyordu.
Yavuz çok zeki, çalışkan ve kendini çok iyi ifade eden bir çocuktu. Öğretmenleri hayallerini sorunca uzun uzun anlatırdı. Tabi onun hayallerini anlayamayan bazı haylaz arkadaşları ona sokaklarda fotoğraf çeken ve çektiği fotoğrafı hemen teslim eden fotoğrafçılar için kullanılan şipşakçı ismini takmışlardı. Şipşak Yavuz. Yok yok sakın yanlış anlamayın. Onu tam olarak anlamasalar da arkadaşlarının bu seslenişi hoşuna gidiyordu. Çünkü o büyüdüğünde bu ülkenin en iyi fotoğraf sanatçısı olacaktı. Şimdiden fotoğrafçı demeleri onu mutlu ediyordu.
Yavuz’un 12 yaşına basacağı gün evlerinde tatlı bir telaş vardı. Ablası ve annesi çok güzel bir pasta yapmışlardı. Kardeşi ve babası da salonu süslediler. Yavuz her zamanki gibi Köksal Amcanın yanında hem ona yardım ediyor hem de yeni şeyler öğreniyordu. Akşam üzeri camdaki kardeşi, ”Geliyooor.” dedi. Işıklar söndü ve Yavuz içeriye girince “Sürpriiiiiz” diyerek ışıkları açtılar. Yavuz çok mutlu ve şaşkındı. Herkes çok güzel giyinmişti. Arkasında baktı. Köksal Amca da gelmişti. Yanan mumları üfledi. Sonra annesi onun da üzerini değiştirmesi için odasına götürdü. En güzel kıyafetlerini giydirdi. Yavuz salona geldiğinde herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. Babası elindeki paketi Yavuz’a uzattı. Paket açıldı ve Yavuz inanamıyordu. Kalbi boğazında atıyordu sanki. Bu hızlı fotoğraf çekip basan şipşak fotoğraf makinesi değil miydi? Herkese tek tek sarıldı, teşekkür etti. Sevinçten bir damla yaş bile süzüldü gözünden.
Makinenin seçiminde ve alımında Köksal Amca yardımcı olmuştu. Bu konuda Yavuz’u en iyi tanıyan oydu. İlk kareyi Yavuz çekti; Köksal Amca’yı. Sonra da tüm aileyi pastanın başında Köksal amca çekti. O gece sanki bir rüyayı yaşıyormuşçasına mutluydu Yavuz. Ailesine, Köksal amca’ya ve onu sürekli destekleyen öğretmenlerine içinden çok başarılı olacağına dair sözler vererek uyudu.
Aradan yıllar geçti. Yavuz ülkenin dahi fotoğrafçısı diye anılır oldu. Çünkü onunkisi doğuştan gelen bir yeteneğin heves azimle yoğrulan öyküsüydü. Yavuz çok başarılı bir fotoğrafçısı olmuştu. Köksal Amcayı ve ilk fotoğraf makinesini ise hiç bırakmamıştı. Fotoğraf stüdyosunun ilk fotoğrafını şipşak makinesi ile çekmişti. Sonra da yaşlı Köksal Amca ile bir başarı fotoğrafı çekinmişlerdi. Bu Yavuz’un çekindiği nadir fotoğraflardandı ama hayatının en değerli fotoğrafıydı.
Gönül hanım öykulerinzi heyecanla takip ediyorum devamını bekliyorum
Canim❤😘