Okul öncesi çocuklar için eğitici hikayeler serimizin bu bölümünde sabırlı olmak ve hakkınıza razı gelmenin önemini vurguladığımız bir hikaye ile karşınızdayız. Hikayeyi dilerseniz metin üzerinden okuyabilir ya da bizim seslendirmemiz ve çizimler eşliğinde çocuğunuzla beraber izleyebilirsiniz. Sözü uzatmadan sizi “Afacanlar & Atlar” adlı hikaye ile baş başa bırakıyoruz.
Begüm ve Nisa çok yakın iki arkadaştı. İkisi de bebeklikten beri birlikte büyümenin etkisi ile atları çok seviyorlardı. Çünkü Begüm’ün dedesinin bir at çiftliği vardı ve buldukları her fırsatta onlarla vakit geçirmek için atlara gidiyorlardı. Aileleri de çok yakın olan bu iki dost bir tek atları kimin daha çok sevdiği konusunda anlaşamıyorlardı.
Etrafın yemyeşil olduğu, kuş cıvıltılarının insana huzur verdiği bir bahar sabahı iki aile yine çiftliğe doğru gidiyordu. Anneler çok lezzetli yemekler yapmışlardı; sarmalar, börekler, köfteler hatta Nisa’nın annesi Selma Hanım fırın sütlaç bile yapmıştı. Kızlar bir an evvel çiftliğe varmak atlara binmek ve lezzetli yemeklerden yemek için sabırsızlanıyorlardı. Çiftliğe geldiklerinde önce dede ve nine ile hasret giderildi.
Sarılıp koklaştıktan sonra doğru tavlaya koştular. Ne kadar çok özlemişlerdi atları hemen yanlarında getirdikleri havuçları yedirmeye başladılar. Bayılıyorlardı atların havuç için yarışmalarına.
Çiftlikte atlar ile ilgilenen kişiye seyis deniliyordu. Bu çiftliğin seyisi de Arif amcaydı. Herkes ona Seyis Arif derdi. Güler yüzlü ve yardımsever seyis çocukların geldiğini görünce çok sevinmişti. Çünkü atları ve çocukları çok severdi, hele de atları çok seven Begüm ve Nisa kendi torunları gibiydi.
Begüm de Nisa da hemen onunla kucaklaştılar ve ata binmek istediklerini söylediler. Seyis atları hazırladı. Fakat yine aynı sorun başladı işte. Kızlar atları çok seviyorlardı evet ama en çok Rüzgar isimli siyah ata hayrandılar. İkisi de Rüzgar’a binmek istiyordu. Evet, dedi Seyis Arif yine başlıyoruz. “Bir tur biriniz bir tur biriniz binseniz kızlar? Ne dersiniz, olmaz mı?” Ah bu kızlar, bu kez de kim önce binecek kavgası başlamıştı. Her zamanki yöntem ile Seyis Arif bu konuyu çözdü. Evet evet yazı tura. Rüzgar ilk tur Nisa’yı dolaştıracaktı.
Fakat Begüm bu durumdan çok rahatsızdı. Rüzgar kadar güzel bir at olan Toprak’ın üzerinde sürekli Nisa’yı zorlayacak hareketler yapıp durdu Begüm. Nisa elinden geldiğince dikkatli davranıyordu ama bu durum Rüzgar ve Toprak’ı da rahatsız etmişti.
Atlar bu dünyadaki en duygusal hayvanlar oldukları için bu çekişme onları kızdırmış ve ürkütmüş olacak ki; ikisi de kızları üzerinden attı. Neredeyse bebekliklerinden beri ata binen ve çok iyi at kullanan kızlar kendilerini bir anda yerde buldurlar.
Begüm’ün başı kanıyordu, Nisa’nın ise ayağı incinmişti. Seyis ise çok korkmuş bağıra bağıra yanlarına koşuyordu. Seyisin sesinden herkes bir şey olduğunu anladı ve kızların olduğu yere doğru korkuyla koştular. Seyis yanlarına geldiğinde iki yaramaz da birbirine sarılmış “Özür dilerim!” diyerek ağlıyordu.
Herkes gelmiş gördükleri manzara karşısında çok duygulanmıştı. Kızları babaları kucakladı ve eve getirdi. Yaralarına pansuman yapıldı ve durumlarını kontrol etmesi için emekli doktor olan yan komşu çağırıldı. Allah’tan önemli bir şeyleri yoktu. Anneleri çok kızdı ikisine de ama kızlar zaten yaptıkları bu şeyden çok pişmandılar. Hele de Begüm. Biraz sabırlı ve sakin olsa zaten sıra kendisine gelecekti. Hakkına razı gelmediği ve anlamsız bir zorbalık yaptığı için önce Nisa’dan sonra da korkuttuğu herkesten özür diledi.
Seyis Arif kızlar yemeklerini yiyip kendilerine geldikten sonra onları haraya götürdü ve akşama kadar neşe ile atlarla vakit geçirmelerini izledi. Bu küçük kızlar bugün yaşadıkları bu korku dolu macerayı hayatları boyunca unutmadı ve ilerde kendi çocuklarına ders olsun diye hep anlattılar.