Son iki haftada yaşadığımız duygu yoğunluğu yazacak pek çok şeye de kaynak oluyor. Tarifi çok zor acılar yaşadık. Beni ve ailemi doğrudan etkilemedi yakınlarımızdan biri deprem bölgesinde göçük altında kalmadığı ya da evi yaşanmaz halde olduğu için sadece ısınabileceği bir çadırı nimet olarak göreceği bir deneyimi yaşamadığı için. Ancak biz de sıcak evlerimizde olsak da uyuyamadık üzüntüden, yemekte zorlandık bir tas sıcak çorbaya dahi ulaşamayan kardeşlerimizi düşüdükçe. Utandık sıcak ve sağlam evlerimizde sadece izliyor olmaktan.
Yukarıdaki fotoğrafı gördüğüm günden beri farklı zamanlarda tekrar tekrar açıp baktım. Şu an bu satırları yazarken de yine gözlerimin önünde ve yine gözümden yaşlar geliyor ve hüngür hüngür ağlamamak için hala kendimi zor tutuyorum. Bu kare çok fazla etkiledi beni binlerce kare arasından çünkü kendimle özdeşleştirdiğim çok şey içeriyor. Benim de fotoğraftaki bu abi gibi bir prensesim var. Biraz daha küçük ama elleri hala sıcak. Hala elini tutup seni seviyorum diyebiliyorum. Bu karedeki acı, bu karedeki çaresizlik benim en iyi anlayabildiğim, en derinden hissedebildiğimdi ama karşılaştırılamaz o babanın yaşadıkları hissettikleri ile. Belki ben burada binde birini hissediyorken bu haldeysem dilim “Rabbim bu acıları yaşayanlara hüsnü sabır ihsan eyle. Günahlarına kefaret olmasını nasip eyle, onları cennetinde buluştur.” duasından başkasını söylemeye varmıyor.
Aslında bu yazı “Deprem ve Kader” başlığına sahip olacaktı ve bu konudaki cehaleti gidermek için bir mum yakma niyetiyle başlamıştı ancak depremle ilgili bir şeyler yazmak istediğimde ilk aklıma bu fotoğraf karesi geldi yine. Bu fotoğraf karesini ve anlattıklarını başka hiç bir konuya giriş yapmak haddim olmadığı gibi bu karedeki babanın ve kızının anısına saygısızlık olacağı hissiyatında olduğumdan dolayı peygamber efendimizin duası ile burada sonlandırıyorum.
Başın sağolsun güzel abim. Bu dünyada tadılacak en büyük acıyı tattın. Rabbim sabır, dayanma gücü versin. Cennetinde kavuştursun. Bizlere de gerekli hisseyi almayı nasip etsin. Bugün orada olanları yarın bizim yaşayabileceğimizi unutmadan onların acısını kendi acımız, onların ihtiyacını kendi ihtiyacımız bilip ona göre amel etmeyi nasip etsin. Onlar çok büyük bir imtihanı yaşıyorlar ama bizim de bu imtihanda hissemiz olduğunu, bizim de açık bekleyen amel deftelerimiz olduğunu unutmayalım.
Not: Üst kısımdaki yıkıntı görseli telifsiz ve temsilidir ancak paylaştığım fotoğraf telife tabi ise telif sahibi talep ettiği takdirde kaldırabilirim. Zaten artık tüm milletimizin hafızasına kazımış bir kare.