Aktüel

Anlam Arayışı

Müessir
Ekim 9, 2025

Çok değerli bir dostumu ebedi yolculuğuna uğurladık geçtiğimiz pazar günü. Bir çok yönden bana benzeyen, sohbet etmekten zevk aldığım, hepimiz gibi dünyaya dair hayalleri, planları olan, herhangi bir hastalığı olmayan 3 çocuk babası ve daha 40 yaşını görmemiş bir insanın kapısını çaldı ölüm. Zamansız diye tabir edebileceğiniz, hiç beklemediğimiz bir veda.

Dünyanın her köşesinde her gün binlerce insan ölüyor. Gazze’deki soykırım 2 senedir devam ediyor. Hastaneler, camiler, kliseler bombalandı. Kadınlar, yaşlılar, gazeteciler, sosyal yardımlar için savaş bölgesinde bulunanlar katledildi. Söyleyecek sözün kalmadığı noktayı geçeli çok oldu. Modern dediğimiz dünyada tüm dünyanın gözü önünde 2 yıldır hayvanlara dahi reva görülmeyecek şeyleri insanlar daha da acısı çocuklar yaşamaya devam ediyor. Lakin şu anda dikkati çekmek istediğim nokta Gazze değil. Çünkü oradaki acılar ile bir şekilde baş etmeyi öğrenmişim ancak bana bu kadar yakın ve akranım olan bir insanın ölümünden dolayı sarsıldım.

Gazze gibi bize çok yakın bir coğrafyada dindaşlarımız ve hatta masum küçücük çocuklar her gün ölürken hiç ölmeyecekmişim vehmi ile dünyalık heveslerimde, hayallerimde, planlarımda hiç değişiklik olmadan yaşamaya devam edebilmişim. Çocuklar ölürken bile olmuyormuş gibi yapmayı başardığım soğuk gerçeklik yüzüme çarpıldı. Hayatı ve anlamını sorgulattı. Sizin de kendinize sormanızı önereceğim şu soruyu soruyorum kendime tekrar ve tekrar ölüm haberini aldığımdan beri:

Ya onun yerinde sen olsaydın?

ölüm ve hayatın anlamı
Ya onların yerinde sen olsaydın…

Son konuşmalarımız kafamda dönüp duruyor. Anısına saygısızlık yapmak istemediğim için detayları paylaşmayacağım ama hepimizin kafasından geçen şeyler. Dünyaya dair planlarımızı, hedeflerimizi düşünün. Sahip olmak istediğimiz arabayı, geniş evi ya da son model telefonu, benim için almak istediğim kamerayı vs. gibi bu dünyada kalacak ve yanımızda götüremeyeceğimiz şeylere mi daha çok kafa yoruyoruz yoksa mezara da götürebileceklerimize mi?

Ben bu sorunun dürüst cevabını kendime vermekte zorlanıyorum, itiraf etmek zor geliyor ama bildiğim bir şey var ki onun yerinde ben olsaydım bir sürü yarım kalmış plan ile birlikte hiç hazır olmadan arkamda bırakacaktım dünya hayatını.

Gökyüzünde zalimlerin ölüm kustuğu bir coğrafyada dahi ölümün gerçekliğine kulak tıkayıp göz kapatıp yaşamaya devam etmeye alışmışız. Sizin nefsinizi de itham etmek istemem ancak ben kanıksamışım ve ölümün bana uğramayacağı vehmine kapılmışım. Kendi kendime dedim ki bu iklimde, bu ortamda, bu gündemle dahi bu vehme kapılıp yaşayabiliyorsan eğer en korkman gereken düşman nefsin. Bu hayat ağacının tek meyvesi ölüm ve sen bu şartlar altında dahi hiç başına gelmeyecekmiş gibi yaşamaya devam edebiliyorsun.

Ya onun yerinde sen olsaydın Kemal… Hazır mıydın? Ne biriktirdin heybende? Sahi neydi dünya hayatından maksat? Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yaşamak mı? Yoksa Yaratanın sanatlarını ve sana lütfettiklerini farkedip teşekkür etmek, rızasını ve sevgisini kazanmaya çalışmak mı?

Mesela mazlumlar açlıktan ölürken elini cebine atmayıp, sesini dahi çıkarmayıp alacağın bir sonraki arabanın hesaplarını yapmaktan mı razı olur seni yaratan, yoksa kardeşini nefsine tercih etmenden mi? Ve daha bir sürü şey… Dediğim gibi kimsenin nefsini itham etmiyorum, sadece ölümün genç yaşlı demeden herkese her an gelebildiğini farketmek ve buna göre bir hayat yaşamak gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.

Bugün kızdığınız için kalbini kıracak şekilde bağırdığınız bir sevdiğiniz yarın bu dünyada olmayabilir. Bir daha sevdiklerimizin kalbini kırmak üzereyken yarın hayatta olmayabileceğini ya da bizim olmayabileceğimizi hatırlamak davranışlarımızı olumlu yönde değiştirecektir. Ölümü hatırlamak dünyaya dair planlarımızın ve emellerimizin canlılığını yitirmesini, renklerinin solmasına sağlıyor. O şartta dahi dünyayı bütün bütün terketmemize neden olmuyar ama her şeyin yerli yerine oturmasını, hakkettiği kadar değer görmesini sağlıyor.

“Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” (Hadisi Şerif)

Canım kardeşim yatsı namazını kılarken beyin kanaması geçirmiş. Ne güzel bir son namaz kılarken ölmek. Onun benden çok daha hazır olduğuna eminim, iyiliklerine şahidim. Allah rızasını gözeterek yaptıklarına şahidim. Rabbim mekanını cennet eylesin, cennetinde sohbetlerimize devam edip bu günleri film gibi izlemeyi nasip etsin. Rabbim cümle ümmeti Muhammed’e mahşer meydanında Peygamber Efendimizin sancağı altında toplanıp şefaatine nail olmayı nasip etsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir