Sevgili dostlar öncelikle bu yazıyı yazmak için çok çabaladığımı ve içimde onlarca metin yazıp sildiğimi, masamın başına geçmek için cesaretimi ne kadar zor topladığımı bilmeniz gerektiğini düşünüyor ve sizi kanayan bir yaranın içine davet ediyorum.
Aslında biliyorum ki bu yara gerçek vicdan ve akıl sahibi olan herkesin yarası. İçimdeki bu durmadan daha da çok kanayan yara dünyada ve ülkemizde süre gelen çocuk cinayetleri ve istismarlar kaynaklı… Hele bir düşünün dokuz ay karnınızda yıllarca koynunuzda ömür boyu kalbinizde bir çiçek büyütüyorsunuz. O çiçek ki size dünyanın en güzel en değerli çiçeği. Bir gün daha tomurcukken çiçeğinizi bir cani koparıyor, eziyor, sizden çalıyor… Hani sizin yüzüne bakınca dünyanızın aydınlandığı, yemeyip yedirdiğiniz, giymeyip giydirdiğiniz sebeb-i varlığınız; okul mezuniyetini, düğününü, çocuklarını hayal ettiğiniz kuzunuz. Derler ya anası ölene “öksüz”, babası ölene “yetim” denir ama evladı ölene isim bile verilemez çünkü bu acının tarifi olamaz. Hele de çocuğunu taciz, tecavüz ve işkenceden kaybeden ana-babalara ne denilebilir ki.
Amacım sizleri derin kuyulara atmak değil sevgili dostlar. Ben de dört yıl önce anne oldum yaklaşık altı yıldır öğretmenim. Her zaman hassastım bu konularda ama özellikle ismimin önüne birkaç kutsal sıfat da eklenince hepten bu konular derdim tasam oldu. Bu yazımda aslında bu olaylara çözümden çok bu olayların bizi ne hale getirdiğini görün ve içerideki hezeyana “Nasıl dur deriz?”i benimle-bizimle paylaşın isteğim var. Çünkü aşağı yukarı hepimizin çözümleri benzer biliyorum.
Kızım için okul bakıyoruz. Elbette kafamızdaki öncelikli koşulları sağlayan birkaç okulu belirledik ve ön görüşmelere gittik eşimle. Her şey tamam her şey çok güzel sıra geldi benim için her şeyden önemli olan soruları sormama. Derin bir nefes aldım ve “Erkek öğretmeniniz var mı?” dedim. Bakın bir öğretmen olan ben soruyorum bu soruyu. Yani içinizde bu kadın da amma abartmış diyenleriniz elbette vardır ama umarım neler görmüş duymuş ki bu kadar hassas hale gelmiş diyenleriniz de çıkar(Bugüne kadar çalıştığım meslektaşlarımı töhmet altında bırakmak istemem hepsi öğrencilerine öz evladı gibi yaklaşan saygın kişilerdir.). Okulun müdürü hafifçe gülümsedi acı bir gülümsemeydi, eşimse çok şaşırdı ve utandı. Müdüre hanım beni anladığını ve içimin rahat olması gerektiğini bu konuda yalnız olmadığımı okulun dışarı işlerini yapan kişi dışında okul içerisinde erkek bulunmadığını açıkladı. Tabi eşim de o sırada benim neden bu kadar tutucu ve korumacı olduğumu, bu konulardaki hassasiyetimin mazur görülmesi gerektiğini açıkladı durdu. Oradan başka bir okula geçtik görüştüğümüz kişi erkekti ve aynı süreç sonunda aynı soruyu kendisine de sordum. Fakat haklı olarak tepki gösterdi, kendisini töhmet altında hissetmesini anlıyorum. Eşim yine aynı açıklamalarda bulunuyor tabii. Benimse öğrenmek istediğim cevap dışında bir şey umurumda değil. En sonunda derslerden birinin öğretmeninin erkek olduğunu söyledi. Beni anladığını ama bunun çok yanlış bir düşünce olduğunu da ifade etti. Halbuki ben de biliyordum yanlış düşündüğümü fakat engel olamıyordum.
Sonuç olarak kızımızı hangi okula kayıt ettirdiğimizi yazmama gerek yok. Çünkü bu yanlış saplantı bende birden bire olmadı ve yine biliyorum ki korumam gereken tek yer okul değil. Ben sizlere şunu göstermeye çalışıyorum. Sapık ruhların ruhumuza açtığı yaralar çok içerideler. Kendimize ne kadar çok “saçmalama, böyle düşünme, korkma…” dersek diyelim içimizdeki bu paranoya yüz yılımızın gerçeği ve maalesef o kadar çok annenin kabusu ki. Bu konuyu birçok farklı pencereden ele aldım aslında ama en konuşulmayanı bu.
Haaa bir de çok merak ettiğim bir pencere daha var. Hani şu tecavüzcü, katil, psikopatların aileleri. Biliyor musunuz birçoğu aile kaynaklı suça evrilen bu yaratıkların aileleri nasıl yaşamlarını sürdürüyor bilmek istiyorum. Yemek yiyebiliyorlar mı? Uyuyabiliyorlar mı? Ne hissediyorlar? Durmadan kendilerini sorguluyorlar mı? İnsan içine nasıl çıkıyorlar? Manevi dünyalarında ne yaşıyorlar? Kendimi acılı ailelerin yerine koyabiliyorum fakat nefsim, benliğim, içim canilerin ailelerinin yerine koymama bile izin vermiyor. O insanlar bu kara leke ile nasıl yaşıyorlar?
Sevgili dostlar, amacım üstünden birkaç gün geçtikten sonra unutulup giden kıyametlerin içimizde ne kadar büyük değişikliklere yol açtığını göstermek ve hiç bakılmak istenmeyen bir pencereyi aralamaktı. Umarım bizler evlatlarımızı doğru şekilde korur ve doğru yola sevk edebiliriz. Unutmayalım ki yanlış da doğru da aslında evrenseldir. İnsanlar iyiler ve kötüler olarak ikiye ayrılır. Bizler iyiler ve iyileştirenler olalım. Sevgilerimle …
Umaycim,
Kadın ya da erkek Rabbim tüm masumları merhametli, vicdanlı, ahlak sahibi insanlarla karşılaşırsın… Sizin de yeni okulunuz hayırlı olsun.
Amin, ecmain Pınar Hanım. Teşekkür ederiz. 🙂