Aktüel

Kırık Dökük

Umay Hatun
Eylül 18, 2020

      Sondan bir önceki günden herkese merhaba. Neden mi sondan bir önceki gün? Çünkü eskiden yarına çıkacağımız garanti değil derdik. Bu gerçekti ve can yakardı ama görüyorum ki artık yeterince umursadığımız bir laf değil. Amacım yaşadığımız psikolojik buhranı kelimelere dökebilmek. Tabi ne kadar dökebilirim bilmiyorum. İçimi yakan şeyler var belki bireysel belki toplumsal belki de küresel… Aslında sorunum büyümekle alakalı. Büyüdükçe hayallerimin altında ezilmekle alakalı. Bana ağır gelen sözler, bana ağır gelen telaşlar ve sıradanlıklar var. Yeni güne uyandığım her sabah gözlerimin, kulaklarımın ve zihnimin yeni bir felaket aradığını fark ettim. Korkunçtu. Bunu fark ettiğim an saatlerce ağlamak istedim ama vaktim yoktu. Kalktım, hazırlandım ve dünya telaşında keşfettiğim gerçekliğimi unutmaya çalıştım.

       Çocukken hayalini kurduğum günlerdeyim kimine göre, hatta kiminin hayal ettiği dünyadayım. Halbuki herkesin bilmesi gereken bir şey var diğeriyle ilgili “Herkesin bir imtihanı ve bu dünya gemisinde herkesin hayatında bir korsan var.”. Peki siz kimin hayatının korsanısınız? Siz de birilerinin hayal kırıklığı mısınız? Kimin ayağındaki bağsınız? İnsanın bunu kendine itiraf etmesi çok zor. Kangren olmuş bir uzvu kesip atmak… kim bilir ne kadar zor ama yaşamak için ne kadar gerekli bir hareket. Neyse kendinizi suçlamayın hiçbir tepki etkisiz gerçekleşmemiştir.

İnsanları mantıkları değil duyguları yönetir. Kalp, ruh bir şeye inanır ve beyni ikna eder. Bu yüzdendir ki politik davranmak ya da orta yollu yaşamak bir sanattır. Yüce Yaratıcı çok az kuluna duygularını değil beynini kullanabilme kabiliyeti nasip etmiştir. Bizi duygularımızın yönetmesinden sebep hayata dair tek beklentimiz yolun sonunda mutlu olmaktır. Hayaller kurarız, planlar yaparız, ilmek ilmek dokuruz; yarınları-evlatlarımızı-sevdiğimizi-evimizi-mesleğimizi-ailemizi… Sonra bir rüzgar eser, bir tuğla çatlar, hava soğur ya da çok ısınır, bilmem belki de canı öyle ister yani OLMAZ! O çok güzel planlanmış aydınlık, bol güneşli yarınlar kabus olur. Canına yandığım bu dünya sizi bir çukura atıverir. Görebildiğiniz sonsuz bir karanlıktır. İşin en can yakan kısmı felaketlerin zincirleme gelmesi ve size tutunacak bir dal, önünüzü görecek bir ışık bırakmamasıdır.

       Hayal kurmak, umut etmek, yarının son gün olmadığını farz etmek… yani kaybetmek. Evet yarınlara güvenmek kaybetmektir. Yarın demek, bugün olmasa da olur demektir. Bugün ezileyim de yarın öcümü alacağım demektir. Hadi beni biraz daha döv, aşağıla, sevme, umursama… Biliyorum yarın pişman olacaksın demektir. Peki ya yarın yoksa? Bugün sonsa? Hissettiğin son şey bu olacak; şimdi mutsuzum ama yarın mutlu olacağım. Hayır . Olmayacaksın. Sana ağır gelen her şeyin altında ezilip gideceksin bu dünyadan. Mutsuz olduğunuz yerde, kişide, duyguda ve zamanda kilitli kalmayın. Çıkın derin bir nefes alın ve ana odaklanın, kendinizi ürkek bir serçe gibi hissetmeyi bırakın siz zümrüdü anka da değilsiniz. Siz yaralarını kendi saran bir kartalsınız. Uçun, sonsuz bir gökyüzü ve kısıtlı bir zamanınız var.

      Başkalarının hayatından çekin o güzel gözlerinizi.  Tıkayın kulaklarınızı felaket haberlerine. Bugün sondan bir önceki gün unutmayın. Petunya şöyle diyor kitabında: ” Bir mucize olsun istiyorum. Hayatıma bütünüyle tesir edecek, geçmiş günlerin acısını mütemadiyen dindirecek ve gelecek için gereken adımları atmamı sağlayabilecek bir mucize…”. İşte bu ayağa kalkmak için ve bugünü çöpe atmak için fazla romantik bir söylem. Korkarım bizleri sarhoş eden şey de bu. Zaman  bugün hala nefes alıyorsan sadece bugüne odaklananların zamanı üzgünüm millet. Kendi kıymetinizi bildiğiniz bir gün dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.