Kendinizi televizyon izlediğiniz için uyuşuk, tembel hissetmenize rağmen kalkıp faydalı olduğunu düşündüğünüz bir şey yapacak enerjiyi bulamadığınız oldu mu?
Peki kendini kötü hissettiğinde bir şeyler atıştırmayı seven biriyseniz eğer, kendinizi kötü hissettiğiniz bir anda elinize aldığınız paketi bitirdikten sonra daha fazla gereksiz şey tüketmek istediğiniz farkettiğiniz oldu mu?
Ya sosyal medyada uzun süreler geçirdikten sonra napıyorum ben diyerek telefonu kenara attıktan hemen sonra tekrar telefonu elinize alıp aynı uygulamayı açma isteğinin baskın geldiği oldu mu?
Bu örnekleri sıralamaya devam edebilirim ancak sanırım bu kadarı bir şemayı sizin de hissetmenize yetmiştir. Bu örnekler otokalitik bir davranış şemasına işaret ediyor.
Otokalitik Alışkanlıklar
Peki ne anlama gelir bu otokalitik? Kimyada tepkimeden çıkan bir ürünün tepkimeyi hızlandırması (katalizör olması) anlamına geliyor. Yukarıdaki davranış örneklerinden de anlayağınız üzere kötü alışkanlarımız kendilerinin katalizörleri aynı zamanda. Yani bir sarmal gibi kendilerinden besleniyorlar ve bu da onlardan kurtulmayı daha zor hale getiriyor.
Peki nasıl kurtulunabilir bu özelliğe sahip alışkanlıklardan diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu sorunun cevabını yazının ilerleyen bölümlerinde vermeye çalışacağım. Şimdi düşmanımızı biraz daha yakından tanımaya çalışalım. Ne de olsa ne kadar iyi bilirsek mücadele etmesi de o kadar kolay olacaktır.
Sorumlu Siz Değilsiniz Çevreniz
İnsaların bazılarının çelik gibi iradeleri olduğunu ve hangi şartlar altında olursa olsun yapmaları gerekeni yapacaklarını düşünürüz. Neden bazı insanlar bu şekilde davranırken bazıları tutkularının esiri gibi davranırlar? Onları özel kılan nedir?
Özel yaratılmalarından ziyade özel bir çevreye sahip olmalarıdır diye cevaplayabiliriz bunu. İnsan davranışlarının büyük bölümü erken çocukluk döneminde çevresel etkiler sonucunda oluşuyor ve beynimizdeki nörokimyasallar sayesinde bu alışkanlıkları kimliğimiz gibi ölene kadar taşıyoruz.
Bir insanın disiplinli olmasını sağlayan mekanizma ile sobanın sıcak olduğunu bildiği için sobaya dokunmasını engelleyen mekanizma aslında aynı.
Biz sobayı ilk defa gördüğümüzde dev cüssesi ile ilgimizi çekiyor, her şeyi olduğu gibi onu da dokunarak tanımaya çalışıyoruz ve elimiz hiç olmadığı kadar acıyor. Beynimiz ise daha önce böylesine fazlasına tatmadığımız bu acıyı tekrar tatmamızı engellemek amacıyla soba görüntüsü ile bu acıyı eşleştiren sinapslar oluşturuyor ve salgıladığı nörokimyasallar ile sinapslardan oluşan bu yolun çok kuvvetli olmasını sağlıyor diyebiliriz. Bundan sonraki hayatımızda da soba görüntüsü dokunduğunuzda ne olacağı sonucunu hemen bize hatırlatıyor.
Beynimiz bu süreci o kadar hızlı gerçekleştiriyor ki biz daha farkına varmadan o ne yapması gerektiğine karar vermiş ve uygulamaya geçirmiş oluyor.
Alışkanlıkların insanın elininin yanmasınını engellemekten başka da bir çok faydası vardır ancak bu mekinamizda aynı zamanda kötü alışkanlıklarımızı da besler.
Strese iyi geldiğini düşündüğümüz için sigarayı yakar, rahatlama hissederiz. Ödülü almış oluruz. Beynimiz stres olduğunda sigara içmek iyi geliyor mesajını içeren bir yol yapar. Bu da her stres ve kaygı hissettiğinizde aklınıza ilk gelenin sigara olmasını sağlar. Sonra sigara içtiğimiz için sağlığımızı olumsuz etkileyen bir şey yaptığımızı düşünür ve yine stres oluruz ve … Otokalitik şemayı farkettiniz değil mi?
Beynimiz çevreden aldığımız mesajları her an değerlendirir ve bizim işimizi kolaylaştırmak için bu çevresel mesajlardan alışkanlıklar oluşturur ki, çok daha rahat bir hayat yaşayabilelim. İlk insanlar için bu alışkanlıklar hayatta kalmak ya da ölmek arasındaki farkı ifade ederken modern insan için gün içinde belki çok da fark etmediğimiz pek çok alanda fayda sağlıyor.
Hatta davranışlarımızın yüzde 90’ı bilinçsizce yukarıda bahsetmiş olduğumuz alışkanlıklarımız tarafından yönetilirken sadece yüzde onu bilinçli beynimizde yani ön kortekste gerçekleşir.
Disiplinli insanların da çocukluk döneminde çevresel faktörlerden kaynaklı olarak bu davranış şeklini alışkanlık haline getirdiklerini söyleyebiliriz. Yani çevremiz neyse biz de oyuz. Çok sevdiğim bir söz var: “Çevrenizdeki iletişimde olduğunuz 6-8 kişinin ortalama zekası kadar zekisiniz.”
Eğer şu ana kadar anlattıklarım çevrenin davranışlar üzerinde ne kadar etkili olduğu konusunda ikna olmanıza yetmediyde “Atomik Alışkanlıklar” kitabında okuduğum Vietnam savaşındaki Amerikalı askerler üzerinde yapılan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum.
Önce Alışkanlıklarınızın Tetikleyicilerinden Kurtulun
Askerlerin yüzde 30’undan fazlası Vietnam’da uyuşturucu kullanıyorken uyuşturucuyu onlara hatırlatan ve erişmeleri çok kolay olan ortamdan ayrılıp ülkelerine döndüklerinde sadece yüzde 5’i uyuşturucu kullanmaya devam ediyor. Bu bırakması en zor bağımlılık olarak gördüğümüz uyuşturucu bağımlılığının üzerinde bile çevresel fatörlerin ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
Peki bu bilginin bizim için önemi ne ?
Alışkanlıklardan Kurtulmak için Önce Tetikleyicilerden Kurtulun
Alışkanlıklar eğer belli bir çevrede ve belli tetikleyicilerle inşaa ediliyorda çevreyi değiştirerek ve tetikleyicilerden kurtularak alışkanlıklarımızfan kurtulmak mümkün.
Bunu öğrendiğimden beri bu silahı kendi lehime kullanmaya çalışıyorum. Örneğin gün içinde çözmesi uğraştıracak bir kodlama problemi ile karşılaştığımda ondan kaçmak için telefona uzanıp bir şeyler kurcalamaya başladığımı farkettim. Bu da çoğu zaman Instagram oluyordu ve bu uzanmalarda bazen yarım saatten fazla vakit kaybediyordum.
Tetikleyici zorlayıcı bir problem karşısında bunalma hissi. Davranış görüş alanındaki telefona uzatıp yapması çok kolay kaydırma hareketini yapmak ve sıkılana kadar devam etmek. Ödül ise problemi unutmuş olmak.
Neden Sosyal Medya Uygulamaları Bağımlılık Yapar?
İnstagram vb. sosyal medya uygularının bağımlılık yapıcı olmasının sebeplerinden birisi de budur. İnsan psikolojisinin bu zaafını bildiklerinden dolayı bundan sonuna kadar faydalanmaya çalışırlar. O kaydırma sonucunda aradığın ödülü bulma hissine oynanır. Ne yazıkki o ödülü hiç bulamadığınız için sürekli kaydırmaya devam edersiniz ki, bu da zaten tasarımcının tam istediği şeydir. Sizi mümkün olduğunca içerde tutmak. Biz ise kurbanlar olarak sürekli ödül arayışında kaydırmaya devam ederiz. Arada bulduğumuz ödüller ise davranışı daha da pekiştirir.
Kendi hikayeme dönecek olursak, bu davranış modelini farkettikten sonra bu tarz zorlu işlerle uğraşacağım vakitlerde uyaranların tamamından uzak olmaya çalışıyorum. Örneğin o zor problem ile karşılaştığımda telefon uzanabileceğim bir yerde olmuyor. Ya tüm bildirimleri kapatıp aynı odada kalkıp gitmem gereken bir yere koyuyorum ya da tamamen farklı bir odaya bırakıyorum.
Bu şekilde çalışma alanımızda, yaşam alanlarımızda yapacağımız değişikliklerle tetikleyicilerden kurtulabilir ya da istek oluştuğu anda bilinçsizce yerine getirdiğimiz davranışın gerçekleşmesini engelleyecek şekilde ortamımızda değişiklik yapabiliriz.
“Tebdili mekanda ferahlık vardır” sözündeki hikmetlerden bir tanesi de mekan değişikliği ile yeni davranışlar kazanıp kötülerinden kurtulabilme ile ilgili olsa gerek.
Kur’an da Ortamın Sonuca Etkisini Vurguluyor
Bu konuyu kutsal kitabımızdaki zina ile ilgili ayet de destekliyor. Allah biz kullarına hitap ederken “Zina yapmayın” demiyor. “Zinaya yaklaşmayın” diyor. Ben bu ayette yapmayın yerine yaklaşmayın ifadesinin olmasını tam da bu konuda bahsetmiş olduğumuz çevresel faktörlerin davranışlarımız üzerindeki etkisiyle bağdaştırıyorum. Bizi bizden daha iyi tanıyan, bizleri yaratan ve terbiye eden rabbimiz elbette mayamızda olanı bizlere hatırlatıyor.