Sizlere de bazen ansızın karşınıza çıkan bir söz tokat atıyor mu? Bana hep atar. Bugünlerde hayatım biraz karışık, zor ve depresif. Kar yağmak üzere hazırda bekleyen gri bir hava var gönlümde hep. Yazı yazmadan önce, sürekli bir başlangıç noktası arar dururum. Bulmanın en iyi yolu da okuma yapmaktır. Bazen bir kelime bazen bir cümle tutuverir elimden, damarıma basıverir ben de açarım ağzımı dökerim size içimi. Bugün şöyle bir söz okudum, ” Gelecek olan her şey yakındır. Fakat ölüm hepsinden daha yakındır.” diye. Ne kadar acı ve ne kadar doğru değil mi?
Aklıma hemen “Ölüler de sanıyor ki, diriler her gün helva yiyor.” sözü geldi. Bu hayatta kalmanın daha zor olduğunu anlatan bir cümle sadece çünkü son nefesten sonrası hakkında bir fikrimiz yok. Bizler geride kalmayı biliriz; ansızın gelen bir ölümle sarsılmayı, acı çekmeyi, avunmayı, avutmayı, unutmayı ya da unutamamayı… Son nefesten sonrası karanlıktır bizim için. Sonra ölümün insanoğluna verilişi ile ilgili o kıssa geldi aklıma:
Derler ki; ” Allah ölümü önce dağlara vermiş. Dağlar bu acıyı taşıyamamış, yıkılmış. Ardından nehirlere vermiş, nehirler ağlamaktan kurumuş. Sonra rüzgara vermiş, rüzgar da hiç durmadan esip tüketmiş kendini. Sonunda hepsi bir olup ‘Allah’ım al bu acıyı bizden, biz buna dayanamıyoruz.’ demişler. Allah tarafından en sonunda ölüm insana verilmiş. İnsanoğlu ilk anda ölümün verdiği acı ile ağlamaktan helak olmuş ama aynı anda yakınında olan başka bir şeye de gülüvermiş. Aradan biraz zaman geçince acısı sürse de hayatına devam etmiş. İşte o zaman anlaşılmış ki ölümü insandan başka hiçbir varlık kaldıramaz.” Elbette bu bir hikaye ama bence çok doğru. Ölüm insanoğlunun tek hakikati, hepimiz öleceğimizi biliyoruz. Allah’a hamdolsun ki zamanını bilmiyoruz. Yoksa yaşamak mümkün olmazdı değil mi? Bir yazımda size unutmanın en büyük nimet olduğunu söylemiştim. Zaman akıyor ve biz tamamen olmasa da biraz olsun unutuyoruz. Acının en çetin anında kalsaydık devam edebilir miydik? Hayatımızda kayıplar hep var. En yakınımız ya da en kıymetlimiz ya da düşmanımız… Ne fark eder ki aslında ölümün bize gösterdiği, söylediği, hatırlattığı artık siz ona ne diyorsanız o mesajı alıyor musunuz? Diyor ki ölüm; en mutlu anında, belki sen uyurken, belki sen yarını düşlerken ama mutlaka bir gün geleceğim senin yanına ve alacağım senden sana ait olmayan ne varsa. Çünkü yarınlar bizim değildir.
Ölüm denince anneliğim geliyor aklıma, sonra annem. Anne olunca anladım çünkü ve dualarımın yönünü değiştirdim. Allah’a hep ” Bana ailemin acısını gösterme.” diye dua ederdim. Şimdi annem ve babam için ” Allah’ım onlara evlat acısı gösterme, uzun, sağlıklı, hayırlı bir ömür ver.” diye dua etmeye başladım. Çünkü anne olunca anladım ki en dayanılmaz ölüm bu. Bunun en makbul dua olduğunu anneannemden öğrendim aslında. Anneannem hayatın her türlü acısını çekmiş, yorgun ama nazlı bir Yörük kadını. 23 sene evvel bir trafik kazasında en büyük evladı olan dayımı kaybetti. Küçücüktüm ben ama o kahredici zamanları hatırlıyorum, üç tane yetim bırakmıştı arkasında dayım. Herkes günlerce, aylarca yandı kavruldu. Anneannemlerde hiçbir bayram gözyaşı dökmeden, ağıt yakmadan geçmedi. Dayımın vefatından kısa süre sonra annesini de kaybetti anneannem ve ömrüm boyunca aklımdan çıkmayacak bir söz söyledi birkaç sene önce, ” Yavrumun acısından ciğerim öyle yanıyordu ki, anamın ölümüne yanamadım bile.” dedi.
Ben de şimdi ölümlere böyle bakmaya başladım işte. Bir insanın başına daha kötü bir ölüm gelebilir mi? Yani babanı mı kaybettin? Ya baban seni kaybetseydi? Bu çok daha zor bir imtihan, baban için şükret.
Ölüm bizim en yakın ama en uzak hedefimiz. Hazır değiliz hiçbirimiz ne arkada kalmaya ne de gitmeye. Ama o da fikrimizi sormuyor zaten. Gidenler için bir şey yapamayız, dua etmek dışında. Kalanlar olarak dersler çıkartmalıyız. Şimdi size kendimden büyük öğütler vermeyeceğim. Sadece sevdiğim birkaç satır ekleyeceğim Abdurrahim Karakoç’tan insana, insan olmaya ve insan gibi ölmeye dair:
Dürüst olmak kolay… dürüst kalmak zor! Temiz doğmak kolay… temiz ölmek zor! Bulunur şan, şöhret, zenginlik, makam. Lakin insan gibi insan olmak zor…
Her ölüm, her ölü ve her hayat bir başkasının yolunu aydınlatan bir ışık olabilir, eğer görür ve anlarsak. Bazen tıpkı çıkış noktam olan cümlede olduğu gibi diyorum ki kendime ; sen yarınların hayalini kuruyorsun ama ya yoksa yarınlar? Ölüm var ey nefsim, ölüm var!
Ettiğiniz dua’nın aynısını söylerim hep bana ailemin sevdiklerimin acısını yaşatma.acıyı yaşamaktan artık ölümün acı değil hafiflik olduğunu hissetmeye başlıyor insan.Zaman kimisine ilaç oluyor kimisine zehir
Emeğinize elinize sağlık
Çok teşekkürler. Daha güzel yazılarda buluşmak dileğiyle